17 Haziran 2012 Pazar

notlar 2


Yalnızlığın en korkunç tarafı burası mı; aklınla konuşmaya başlamak. Oysaki ne yalnızlıklar var. Lümpen adımlarla oluşmuş, kibriyle yükselmiş, varlık düzeyini iniş çıkışlarla renklendirmiş..

 insan başkasını kendinden bilirmiş, lafıyla çılgına döndüğüm anlar fazladır. Ürkütücü gelebilir ama görülmesi gereken ana tema, genişlik arzumuz. Bir hikaye yazamayacak kadar je’s la.

Görünen  o ki, fena yanılgılarımız var. Nice jargon geçti dilimizden, aklımızdan nice şiddetli eylemler. Felsefe terapistliği değil tabiî ki bu. Olanın bitenin hikayesi. Gelmiş geçmiş en destansı hikaye; insanın trajedisi. Hiç öyle yukarıdan tartışmayın benimle. Nedir bu böbürlenmeler diye. Öyle işte. Bizim için ne ola ki bütün bunlar. Yabancıyız biz yabancı. Kimimiz kimsemiz yok.

Çok anlamsız değil mi insanın birileriyle otururken hem bir başkası hem kendi olmaya çalışması. Bu ne kadar yahu saçmalama modunda bir şey değil mi! Lafın cuk diye oturmasıyla tamda gelinen nokta burasıdır.

Hiçbir zaman kendime samimi olamayacağım sanıyorum. Başkalarından çok kendimi aldatıyorum. Bu ne ola ki şimdi! 

Bedenim hafif bir yorgunlukla meşgul sanırım. Varış noktasının km cinsinden uzaklığı henüz belli değil. 

Hakikat ve gerçeklik dediğimiz şey zihnimizden ortalığa saçtıklarımızsa eğer ya rolümüze sahip çıkalım ya da sahneyi bir an önce terk edelim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder