10 Nisan 2012 Salı

Hariçten Gazel



Okuyorum, okudum, okuyorlar. Sunuyorum başlıklarımı; tevkif edip kaçıyorum kendimden. Tecrit ediyorum kendimden olanları. ‘sen ‘ demişken içimden aklıma geldi de. Nasıl bir ‘ece’ gibi görmektir ki kendini ve nasıl bir kibirdir ki bu başka bir yüz görünür ardından. Kaçsam mı ki derken oradan ne mümkün! Bütün duygularımın eşliğinde söylemek mümkünken bu durumu eyletmiyor kendini fikirler. Sürecin en başında konuşmuştuk bu halsizliği. Farkındaydım her şeyin. Jargon çok aptalca belki ama dil yanlışları diyelim bunların adına. Yazıldığıyla kalsın diye. Öykünür elbet bir gün dil kendine. Açılacaktır kendi kelimeleriyle.

Çok fazla yalnız insan var, çok fazla kibirli, çok fazla öfkeli, çok fazla duygusal, çok fazla paranoyak, çok fazla endişeli, çok fazla mükemmeliyetçi, çok fazla hastalıklı, ççok fazla geri kafalı… çok çok çok fazla fazla fazla… ee ne olucak peki şimdi! Yanlış kimde, nerde, hangisinde. Hep bir suçlu arıyorsak hiç masum bulamayız ki! Geldik, gidiyoruz. “Hamdım, piştim, yandım.”

 “… ateşe tapan zata demişler ki, “Ne kadar zaman böyle yaşayacaksın, gel Müslüman ol, şehadet getir…” O da demiş ki; “Ben şehadet getirdiğim zaman, sizler gibi mi olacağım, yoksa Bayazıd-ı Bestami gibi olabilecek miyim? Yani ben bir kere şehadet ettiğimde, hemen Bayazıd-ı Bestami gibi olabilecek miyim?” deyince, demişler ki; ” Hayır, olmaz, sen imana gelirsin ama, Beyazıd-ı Bestami Hz. çok büyük bir zattır, o fevkalade bir zattır, bizim ulumuzdur.” Bunun üzerine; “Sizler gibi olacaksam, aynı kalmaya razıyım” diyor Mecusi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder